CHP Gölbaşı İlçe kongresi sona erdi
CHP Gölbaşı İlçe Başkanlığı’nın 2. Olağan kongresinde CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Bülent Elikesik başkanlığa seçilen isim oldu. Eski başkan Ümit Atak’ın ve genç siyasetçi Engin Eren’in aday olduğu seçimlerde hem adaylar hem de yönetimi düşürülen Nuriye Atabey konuşma yaptı.
İlk olarak kürsüye çıkan eski başkan Nuriye Atabey, çok sert açıklamalarda bulundu ve yönetimden istifa ederek ilçe başkanlığını düşürenlere “Düşürdükleri şahısta Nuriye Atabey olsa da aslında fiiliyatta CHP İlçe Başkanlığı’dır” dedi.
“Neden siyaset yapmak istiyorsunuz?”
Yönetimdeki istifaların bilinçli olarak yönetimi düşürmek adına yapıldığını ifade eden Atabey, süreci darbeye benzeterek “Bu salonda bulunan ve siyaset yapan-yapmak isteyenlere ve adaylara bir soru sorsam desem ki, neden siyaset yapmak istiyorsunuz? Neden buradayız bugün mesela? Ya da şöyle sorayım, Cumhuriyet Halk Partisi’nde koltuk boşta kalır mı? Hiçbir koltuk boşta kalmaz ve doldurulur. Elbette birileri kalkacak birileri oturacak ki hem hizmet hem de kurumsal olmak adına bir devamlılık arz edelim. Ancak, şimdi burada önemli bir durum söz konusu. Elbette koltuklara talip alacağız ve isteyeceğiz. Bunu isterken ve yaparken hukuk ve demokratik ilkelerden taviz vermeden yapmamız gerekecek öyle değil mi? Yoksa bizim darbecilerden ve cuntacılardan ne farkımız kalır. Neden Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapalım ki o zaman. Yoksa darbecileri ve cuntacıları o kadar kanıksadık ki kendi kendimize yapılsa bile sesimizi çıkarmaz mı olduk.. Hatta o kadar içselleştirdik, o kadar benimsedik ki darbecilerle işbirliği yapılmasına da göz yumduk hatta işbirliği mi yaptık? Hatta çarşaf çarşaf liste demokratik diye haykıranlar bunun boynunu büküp blok mu istiyorlar.. Neden, hayalini kurduğumuz bir koltuk için mi?” diye konuştu.
“İlçe binası için kurultay delegeliğinden vazgeçtim”
Parti binasının yenilenme sürecini anlatan Atabey, parti binasını almak için kurultay delegeliğinden vazgeçtiğini partililerle paylaştı.
Atabey şu şekilde konuştu:
“Biliyorsunuz Ankara İl Kongresi’nde karşımda olanlar, kongre sonrası şimdi benim düşmemle uğraşanlar yine beni basında çok sert eleştirmişlerdi. Ne demişlerdi? Gölbaşı İlçe Başkanı olarak bir kurultay delegesi bile olamadı. Doğru, başkan burada, söylesin. Kurultay delegesi olmak elbette bir onurdur, şereftir. Ancak ben bu onur ve şerefi tek başıma yaşamak yerine sizlerle paylaşmak istedim. Bu onuru ilçem adına bir faydaya çevirmek istedim. Son gece, diğer ilçe başkanı arkadaşlarım da şahittir.. Bizim binamız yok başkan, şayet burada diğer ilçe başkanlarının yanında bana bu sözü verirseniz ben kurultay delegesi olmak istemiyorum dedim.”
“Düşürülen Nuriye Atabey değil, CHP İlçe Başkanlığı’dır”
Siyasetçilerin karnesinin seçim sonuçları olduğunu söyleyen Atabey, yerel ve genel seçimlerde olumsuz sonuçlar alan siyasetçilerin ilçe başkanlığına talip olmasını eleştirdi.
Düşürülen yönetimin Nuriye Atabey yönetimi değil, CHP ilçe başkanlığı olduğunu vurgulayan Atabey “Siyaset yapıyorsak, seçimler yapmış olduğumuz siyasetin sonuçlarıdır. Yani siyasetçinin karnesi seçimlerdir. Geçti mi kaldı mı, seçim sonuçlarına bakarak karar veririz. Geliş gidiş pekiyi ama matematik zayıf mesela. Matematik zayıf tabii, çünkü son iki yerel seçimde bırakın partimizin yüzde 24-25 almasını, genel seçimlerde aldığı oy oranını almasını ya da arttırmasını; burada şimdi adaylar arasında yarışanların da olduğu arkadaşlarımız yerel seçimlerde partimizin oy oranını yarı yarıya düşürdüler. Son belediye seçimlerinde, yanlış duymadınız, bırak matematiksel olarak yerel seçim oylarını arttırmayı, genel seçim oylarının yarısına düşürdünüz. Şimdi neye talip oluyorsun? Bir anlat bakalım! Hiç bunları düşündün mü? Düşünmedin değil mi? Şimdi size diyorum ki bunların işi düşünmek değil, düşürmek. Düşünseler bu işlere kalkışmazlardı. Başardık diye övünmez ve sonra da düşürdüklerine talip olmazlardı. Düşürdükleri şahsında Nuriye Atabey olsa da aslında fiiliyatta CHP İlçe Başkanlığı’dır.” ifadelerini kullandı.
“Çakma solcuları affetmiyorum”
Parti içindeki anlaşmazlıkların temel nedeninin suni Alevi-Sünni ayrıştırmalarıyla birlikte başladığını kaydeden Nuriye Atabey, “çakma solcu” olarak nitelendirdiği CHP’lileri affetmeyeceğini söyledi.
Atabey şunları aktardı:
“Değerli partililerim, Gölbaşılı dostlar bilir bizlerin siyasette yerli yabancı diye bölünüp ayrışmamızdan neler çektiğimizi. Tam da son olağan kongremizde bunu bitirdik diye sevinirken, bugün geldiğimiz bu kongrede maalesef bazı sözüm ona partililerin bizleri bu sefer de Alevi Sünni diye ayrıştırdığını gözlemledik. Bu neyin hırsı, bu nasıl bir siyaset, bu nasıl bir vicdan ki sadece ilçeyi düşünmek sizi mutlu etmedi. Bir de tabanı Alevi Sünni diye ayrıştırdınız. Yazıklar olsun! Bu süreçte istifa eden arkadaşlarımın tutumunu asla tasvip etmiyorum ve kendilerine âcizane bir tavsiyem olacaktır. Siyaset yapmasınlar. Şunu da söyleyeyim, kendilerini affediyorum ve hakkımı helal ediyorum. Ancak nasıl tanındıkları herkesçe malum. Çakma solculuk, çakma Alevicilik, çakma Sünniciliğe soyunanları affetmiyor ve sizlere havale ediyorum.”
“BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİYİZ”
Ülkenin yaşadığı olağanüstü durumda birlikte mücadele etmenin çok önemli olduğuna vurgu yapan Ümit Atak, “Ülkemizin yaşadığı bu olağanüstü ortamda, söz konusu olan vatan, parlamenter cumhuriyet ve sosyal hukuk devleti iken her şeyin teferruat olduğunu düşünüyorum. Bugünden çok yarını düşünmek gerekiyor. Faşist diktatörlüğe "HAYIR" demek, ulusal direnişe başlamak ve bunun çalışmalarını yapmak gerekiyor. Bu bağlamda sadece bir ilçe örgütüne değil, her üyemize, bu yolda bize yoldaşlık yapacak her yurtsevere ihtiyaç var. Farklılıklarımızı bir kenara bırakıp birlikte mücadele etmek zorundayız.
“Öteki demeye hakkımız yok”
Şu ya da bu nedenle kimseye, ama kimseye "ÖTEKI" demeye hakkımız yok. Her kesimin düşüncesine, gücüne, nefesine ihtiyacımız var. Çünkü Birlik sadece birkaç kişinin etrafında kümelenmek değil. Birlik bir siyasi düşünce etrafında farklılıklarımızla hareket etmektir. Herkesin farklı noktadan hareket ederek aynı amaca hedeflenmesidir. Eğer kişisel ya da günlük çıkarlar amacı aşıyorsa o zaman Birlikten bahsedilemez. Hepimiz bu düşüncedeysek o zaman kongreden sonra kimse ben bu yönetimi sevmedim ve çalışmam diyemez. Eksiklerimiz var. Ama değişmeyecek ya da kapatılamayacak eksiklikler değil. Sadece ve sadece hedefimizi bilelim.
“Ortak akıl söylemi”
Sürekli tekrar edilen ama altı doldurulamayan üst akıl değil, ortak akıl söylemi benim için ortak akıl üyelerdir, delegelerdir, partiye gönül verenlerdir, sokaktaki vatandaştır. Bu düşüncelerle çarşaf liste ile kongre yapılmalıdır. Ben şahsım ve arkadaşlarım adına bu düşüncedeyim. Çarşaf listenin çoklu ses oluşturacağı ve bunun idari sorunlar doğurduğu siyasal anlayışımla bağdaşmamaktadır. Tek adamlık değil çok seslilik, tek tip değil farklılıklara saygı... Ülkemiz için istediğimiz bu yapı önce kendi örgütümüzde oluşmalı, bunu herkes içselleştirmeli ki sokaktaki insanlara da bunu samimiyetle aktarabilelim. Şahsım adına kişi değil örgüt, kişi değil ülkem, kişi değil anayasal haklarım diyen her partili arkadaşla çalışırım. Başta söylediğim gibi bir kişinin bile eksikliğine değil herkesin yüreğine ihtiyacımız var ve kişileri kategorize ederek öteleme hakkımız yoktur. Partimizi güçlendirecek olan bu siyasal duruştur.
Çarşaf listeye taraf olduğumu açıkladım. Ama nasıl bir çarşaf liste onu da belirteyim. Başkan adaylarının ve onu destekleyenlerin anahtar liste çıkarmadığı bir çarşaf liste. Delegelerimiz dayatma olarak gördüğüm anahtar listelere tepki göstermesi ve reddetmesi...
“Ulusal direnişte yerimizi almalıyız”
Mustafa Kemal Atatürk, kurucu meclisi toplarken üyeler birbirini tanımıyordu. Bir Osmanlı Paşasının Osmanlıya rağmen ülkeyi kurtarma çağrısına sadece vatan sevgisiyle kulak verdiler. Birbirlerinin nereden geldiğine, kim olduklarına, neye inandıklarına bakmaksızın tek amaçla, tek duyguyla ulusal direniş etrafında toplandılar. Kişisel duygularını bir kenara bırakarak birlik oldular. Birlik olmak bir kişi etrafında kümelenmek değil bir ideal, bir amaç etrafında toplanmaktır. Bu partimiz içinde ülkemiz içinde geçerlidir. Bugünkü koşullar da o günlerden çok farklı değil. Yine kişisel hırslarımızı, duygularımızı bir kenara bırakarak ulusal direnişteki yerimizi almalıyız.
“Direnen vekilleri selamlıyorum”
Meclis çalışmaları gösteriyor ki bu işin önderliği bize düşüyor. Mecliste direnen tüm onurlu milletvekillerini selamlıyorum. Bu önderliği yaparken ötekileştirici değil birliğe çağıran uygun bir dil kullanmalıyız. Siyasal, sosyal farklılıkları aşarak ulusal cepheyi oluşturmalıyız. Sembollere takılmamalıyız. "Biz önden gidelim siz takip edin" değil, "omuz omuza yürüyelim" demeliyiz. Önümüzdeki referandumda mutlaka ve mutlaka dilimizi tüm ulusal muhalefeti kapsayacak şekilde oluşturmalıyız. Dilde, sözde, davranışta tevazu rehberimiz olmalı. Referandum öncesi oluşturulacak ulusal cephede farklı siyasi görüşten insanlarda olacak.
“Sosyal adaleti kuracağız”
Parlamenter Cumhuriyetimizi, ülkemizi savunurken yeniden sosyal hukuk devletini ve sosyal adaleti kuracağız. Bunu yapacak güç bu ülkenin Atasında ve halkında dün vardı, bu gün de var. Bu halk Ulu Önderiyle emperyalistlere dün bu topraklarda dur dedi, yine diyecek ve bu oyunu bozacak.
Yarın sokakta biz daha güçlü olacağız. Çünkü haklıyız. Çünkü vatan savunması yapıyoruz. "Türkiye Cumhuriyet. Şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır. "
15 Temmuz gibi bir gariplik yaşadık. Öncesinde "ülkeyi cemaatlerin eline bırakmayın, eğitimi onlara bırakmayın" diye sesimiz çıktığınca bağırdık. Ama iktidarın kendide aynı olduğu için bizi inanç düşmanlığı ile suçladı. Oysa bu uyarı yıllar önce kurucu önder tarafından iktidardakilere yapılmıştır. Şimdi mağduru oynuyorlar. Oysa ölen ve öldüren bizim çocuklarımız. Mağdur olan bizim analarımız, bizim ülkemiz. Ama hala iktidar tüm bunlardan ders çıkarmadı. Başka şeyhlerle aynı şeyleri yapmaya ve yeni 15 Temmuzların temelini atmaya devam etmekte...
“Delegenin vereceği karara saygılıyım”
Sevgili Dostlar, Siyaset yapmak istiyorum. Bu bilgi ve birikime sahip olduğumu düşünüyorum. Geçtiğimiz dönemlerde bulunduğum seçim çalışmalarıyla belli bir tecrübeye de ulaştığıma inanıyorum. Bu olağanüstü dönemde ki bugün bir ilçe başkanı seçmiyoruz. Referandumda örgütlenmeyi sağlayacak, çalışmaları düzenleyecek bir ekip seçiyoruz. Bu nedenle doğru aday olduğumu düşünüyorum. Delegenin vereceği karara saygılıyım. Aklın ve bilimin ışığında sosyal, siyasal koşulları göz önüne alarak, kişisel hırsları aşarak Gölbaşı için ülkesi için en doğru kararı vereceğine inanıyorum.
Şimdiden söylemek isterim. Delegenin kararı ortak akıldır ve seçim sonucu ne olursa olsun saygı duyarak hemen referandum çalışmalarında yer alacağımı belirtirim” şeklinde konuştu.
“CUMHURİYETE SAHİP ÇIKMALIYIZ
CHP Gölbaşı İlçe Başkanlığı’na aday olan engin Eren de yaptığı konuşmasında CHP’lilerin asli görevinin Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının emanet ettiği cumhuriyet rejimine sahip çıkmak olduğuna vurgu yaparak, parti içerisinde yaşanan iç çekişmelerin herkesi derinden yaraladığını ve bu tartışmaların son bulması gerektiğini söyledi.
CHP’li üyelerin bu yaşananlardan derin bir rahatsızlık duyduğunu ifade eden Eren sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hassas bir dönemden geçiyoruz”
“Ülkemizde yaşanan çok önemli gelişmeler karşısında bizim iç çekişmelerle uğraşmamız son derece düşündürücüdür. Elbette demokratik ortamda eleştiriler olacaktır. Elbette eleştiriler sancıya benzer, insana acı verir. Ancak hastalığın teşhisi için gereklidir. Fakat eleştirinin ölçüsünü kaçırmamak lazım. Kaçırdığımız takdirde partimiz zarar görür. Burada bir satranç oyuncusu gibi birkaç hamle ilerisini düşünerek, yakın gelecekte karşılaşacağımız ülkenin kaderini değiştirecek olası referanduma ilişkin eylem planı veya erken seçimle büyük bir farkla nasıl kazanacağımızın hareket tarzını tartışıyor olmalıydık. Bunları tartışmak yerine olağanüstü seçim gündemli bir toplantıda buluşmak gerçekten hazin ve vizyonumuzla bağdaşmayan bir durumdur. Gerçekten çok hassas bir dönemeçtedir. Hedefimiz gönül, fikir ve el birliği ile bunlara çözüm yolunu aramaktır.
“Birlik olalım, güçlü olalım”
‘Ben’ değil, ‘biz’ diyerek yola çıkan arkadaşlarımızın, bundan sonra bahsettiği ilkelere sözde değil özde bağlı olmalarını temenni ediyoruz. Geçtiğimiz aylarda gerçekleşen kişisel çıkar ve kavgaların sona ermesiyle CHP olarak bu olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz. Birlik olalım, güçlü olalım. Bize yakışan budur. Siyaset ile uğraşıyor iseniz hedef ve amaçlarınınız olmalıdır. Hedef ve amaçları eyleme dönüştürecek karar ve kararlılığa sahip olmalıdır. Stratejinin önemli bir kuralı vardır. Lider muharebeyi önce zihninde kazanmalıdır. İşte bugün burada bu azim, irade ve cesarete sahip partiye gönül vermiş bir ekibi seçmeliyiz. Seçilecek ekip akıl ve mantık ile hareket edebilen, erdemli, kültürlü, tarihini bilen, uzlaşıcı, güveninize layık olabilecek, sahada aktif olabilecek ekip olmalıdır.
“Cumhuriyete sahip çıkmalıyız”
Çağımızda en büyük sermaye bilgidir. En kritik durumda bu bilgiye ulaşabilen ve iyi kullanabilen, dürüst, vizyon sahibi, cesur, kararlı, iletişim kurabilen insanları bulabilmektir. Ben bu düşünce ve umutlarla ilçe başkanlığına aday oldum. Hepimizin istediği Gölbaşı’nda daha güçlü bir CHP değil midir? CHP’ni Gölbaşı’nda layık olduğu yere yükseltmek ana hedefimiz olacaktır. İlçe siyasetini kısır çekişmelerle, tartışmalarla sürdürmek yerine herkesin fikirlerini beyan edeceği, kendisini değerli hissedeceği bir hizmet merkezi haline getirmeliyiz. Siyasette başarının doğru ve sağlıklı örgütlenmeden geçtiğini bilmekteyiz. Bu çerçevede görevini en iyi şekilde yapacak çalışkan, dürüst, başarılı, saygın, güvenilir kişilerden oluşan bir yönetim oluşmalıdır. Bizim asli görevimiz olan Mustafa Kemal ve Atatürk ve silah arkadaşlarının bize emanet ettiği cumhuriyet rejimine sahip çıkmaktır” dedi.